Sübhâneke duaları, namaz dualarında okunan ve namaza başlarken tekbirden sonra okunan ilk duadır. Her hayırlı işe Besmele ile başlanması gerektiğini biliyoruz. Bu nedenle namazda Fatiha Suresi'ni okumadan önce ilk olarak Besmele çekiyoruz. Ancak namazda Sübhâneke duaları Besmele'den bile önce, yani besmelesiz okunmaktadır. Bu durumda, Besmelenin bile önüne geçen bu duayı iyi tanımamız gerekmektedir.

Sübhâneke duaları, başından sonuna kadar Kur'an-ı Kerim'de tam olarak geçen bir cümle, yani bir ayet halinde bulunmamaktadır. Ancak Sübhâneke dualarını oluşturan kelimeler parça parça olarak ayetler içerisinde zikredilir. Peygamber Efendimiz (S.A.V), Sübhâneke dualarını bizlere ilettiği sünnetler arasında saymaktadır. Yani dua maksadı ile okunur. Namazda bulunan sureler ve dualar, Allah ile kul arasında sınırsız ve sonsuz muhabbettir, huzur ile dolu sohbettir. Namaz kılan bir kimse sureleri ve duaları okurken, Allah ile bütünleşme ve O'na kavuşma duygusunu yaşar.

Rivayetlere göre, Sübhâneke dualarını oluşturan cümleler Hz. Adem'e aittir. Hz. Adem'e de bizzat Allah-u Teâlâ tarafından öğretilmiştir. Yani Sübhâneke duaları Allah'ın sözüdür ancak Kur'an-ı Kerim'de geçen bir ayet değildir. Hz. Adem, Allah'ın yasakladığı cennetteki meyveyi yiyip yeryüzüne inince, dünyanın yaşam şartları ile cennetin yaşam şartları arasında bulunan korkunç fark karşısında elbette ki zorlanmıştır ve de işlediği bu hatadan dolayı tövbe etmek ve Allah'tan özür dilemek istemiştir. İşte bu dünyada karşılaşmış olduğu birtakım zorluklar karşısında Allah'tan yardım dilemek ve tövbe etmek üzere ellerini açıp dua etmeye başlamıştır. Rabbi de onu başıboş bırakmayarak, tabiri caizse yeryüzüne indirip ona ceza vermiş, hem de Hz. Adem'i affetmek için yine elinden tutarak yardımcı olmuştur.

Sübhâneke duaları ile namaz kılan kişi, "Allah'a övgü, hamd, takdir ve şükür içerisinde tesbih ediyorum." dediğinde, Rabbi O'na "Ben de seni övgü, hamd, takdir ve şükür içerisinde anıyorum, seni övülmüş olan kullarımın içine katıyorum. Bana dost olan ve övülmüş kullarım ile senin de ey kulum, iki cihanda da dereceni yükseltiyorum." müjdesini verir.

"Senin şanın ne büyüktür, Senin adın ne yücedir." dediğinde Allah O'na "Senin şanını ve adını iki cihanda da manevi ve maddi olanda yücelteceğim," müjdesini sunmaktadır. Bu niyaz bizlere Kevser Suresi'ni hatırlatmaktadır. Müşrikler Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e "Sen öleceksin, Senin şanın, adın, şöhretin Seninle beraber yok olacak, soyu kesik Muhammed!" diye sataşırken, Allah-u Teâlâ, Resulüne "Adı, şanı yok olacaktır, Sana kin tutan Ey Muhammed." (Kevser) diyerek O'na destek olmuştur.

Sübhâneke dualarını okumakla beraber, Allah'a olan saygımızı, sevgimizi, O'na olan bağlılığımızı dile getirmiş oluruz. Yaratılmış olan varlıkları gözümüzde büyütmekten ziyade, Allah'ın övgüye en layık varlık olduğunu biliriz. Çünkü diğer bütün varlıkların ancak Allah'ın yaratması ile var olabildiklerini kendimize hatırlatmış oluruz.

Sübhânekellâhümme ve bihamdik ve tebârekesmük ve teâlâ ceddük (Ve celle senâük) ve lâ ilâhe gayrük.

Not: Sübhâneke duaları, cenaze namazlarında parantez içindeki “Ve celle senâük” kelimesi ile okunur.

Allah'ım! Sen eksik sıfatlardan uzak ve paksın. Seni daima böyle över ve tenzih ederim. Senin adın mübarektir. Varlığın ise her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.